19 Aralık 2012 Çarşamba

Gerçek’in Titreşimleri - X



2012  yılı için...

Dikkat edilmesi gereken önemli konulardan birisi de 2012 yılı ile ilgili takıntılar. Tarih yaklaştıkca bu konudaki isteri de yoğunlaşıyor. Bana göre, bu da Matriks’in bir bilgisayar programı veya benim ‘Zaman Döngüsü’ dediğim şey. Tıpkı bir DVD gibi, programlanmış olan devresini tamamlayıp yeniden başa dönüyor. Maya araştırmacıları gibi,  bu devrelerin ‘Sonsuz Bilinç’ veya ‘Sonsuz Farkındalık’ açısından bir bilinç gelişimi sağlayacağını düşünmüyorum. ‘Görünürdeki gerçek oyunu’ veya ‘sanal gerçek oyunu’nu deneyimleyerek gelişim sağlanmaz ki. Bence bu, daha ziyade ‘bilinç potansiyeli’nin kendisini bu alemde göstermesi ve bu programı etkilemesi ile bağlantılı. Bunun 2011 veya 2012’de belirli bir ‘an’a  bağlı olduğunu da sanmıyorum. Bu sadece değişimin bir aşaması,  gittikçe güçleniyor ve 2012 itibariyle enerji değişikliği bugün olduğundan çok daha ileri bir noktaya ulaşmış olacak. Ben 2012’nin herşeyin aniden kayacağı bir saat,  gün veya yıl değil, bir değişim penceresi olduğunu düşünüyorum. Maya takvimi, bazılarının dediği gibi belki bir harita niteliğinde olabilir, ama hangi yoldan gideceğimiz bize bağlı. Bu bilgisayar programının hakimiyeti altında bir piyon olarak da kalabiliriz, onu değiştirmek üzere ‘bilinç’i de kullanabiliriz.


Müthiş bir dönemle karşı karşıyayız, bilgisayar programı ile bilinç,  aynı anda karşılaşacaklar ve bunu deneyimleyecek olanlar için kimbilir ne muhteşem bir yolculuk olacak!  Daha önce kitaplarımda da sözünü etmiş olduğum gibi, şimdi bu realiteye şelale gibi akacak olan enerjiyi  iki şekilde karşılamak mümkün.  Çok güçlü bir akıntı ile akan nehir benzetmesine gelelim; gevşeyip deniz yatağının üzerinde kendimiz akıntıya da bırakabiliriz, akıntıya karşı ayakta durabilmek için çok yoğun bir enerji de harcayabiliriz. Belirli bir noktadan sonra dalgalar o kadar güçlenir ki, yoğun akıntıya kapılıp sürükleniriz. 

Programdan uyanan kişiler ‘beton realite’ çatlamaya başladığı zaman neler olacağını bilirler. Hayatınız değişir, kopmalar, ayrılmalar olur ve sadece spiritüel olmaya çalışırken neden bu tür zorluklardan geçtiğinizi merak edersiniz. Bunun çok iyi bir nedeni vardır. Zihinsel, duygusal ve spiritüel halimizi yansıtan bir titreşim alanı  yansıtıyoruz.  Bilgisayarımızın neyi okuyacağını veya görmezden geleceğini de ‘Mümkün Olan Herşey’ çerçevesinde bu tayin ediyor. Bu işlem tıpkı, Tom adındaki adamın , hipnotizmacı tarafından zihnine implant edilmiş olan, yani kızının orada olmadığı inancı ile kızının enerji alanını okuyamaması, yani onu görememesine benziyor. Korku, depresyon, bölünmüşlük, ırk, din, politika, biz-onlar ayrımı gibi insanlara hakim olan düşük yoğunluktaki inanç sistemi, insanların, ‘Mümkün Olan Herşey’in minicik bir bölümünü  algılamalarına yol açıyor. Korku, bütün inançların en kısıtlayıcısıdır, çünkü insanların titreşimsel olarak donarak, yoğun bir titreşimsel kabuğun içine çekilmelerine sebep olur. Dolayısıyla, oradan da ancak, ‘sadece korkuyu temsil eden yoğunlukta titreşen bir enerji alanını okuyabilir. Bu yolla, korktuğumuz başımıza gelir ve hep  korku şeklinde dışavuran deneyimler yaşarız. Hep bardağın yarısının doğru olduğunu düşünürseniz,  her zaman öyle olur. Bu nedenle sistem insanları hep korku hali içersinde tutmak istiyor.

Bilinçli ve bilinçsizce neye inanırsak, kendi gerçeğimizi ona dayalı olarak yaratırız. Bilinç seviyesinde birşeye inanıyor gibi görünsek de, çoğunlukla bilinçaltında ne varsa, bu onun önünde bir perde gibidir. Bunu nispeten kendine güvenen kişilerde bile görürüz, çünkü bilinçlerinin eşiğindeki ‘kendinden şüphe etme’ duygusu ciddi bir şekilde onları tüketiyordur. Farklı bir bilinç seviyesine uyandığımız zaman , matriksin yaratmış olduğu , hayat dediğimiz oluşumun dışavurumu; hayatımızdaki  insanların, yerlerin, işlerin, ilişkilerin ve deneyimlerin değişmesi şeklinde olur. İçerdeki değişirken dışarıdakinin de değişmesi gerekir, çünkü biri diğerinin yansımasıdır. Bu bize, eski hayatımız çöküyormuş gibi gelir, oysa aslında yeni bir realiteye, yeni bir hayat deneyimine geçeriz. Hep yaptığınız şeyi yaparsanız, hep ne aldıysanız onu alırsınız. Aldığımızın değişmesini istiyorsak, yaptığımızı veya kendimizi değiştirmeliyiz. Bazen nahoş ve ürkütücü olmakla beraber, eski matriks bu şekilde  çökecek ki, yenisi oluşsun. Şimdi izliyoruz, kollektif dünyada aynı şey oluyor, yani eski yapının çöküşü biraz korkutucu görünüyor. Oysa bunun ötesinde bizi bekleyen şey;  ‘Herşey Sonsuz Sevgi-Gerisi Hep İllüzyon’ anlayışının uykudan uyanmış anlayışı olacak. Diyebiliriz ki; şu anda, eski matriks, yepyeni bir kollektif realitenin doğması için yer açıyor. 

2007’de yazmış olduğu  ‘The David Icke Guide to the Global Conspiracy and how to end it’  kitabından...

Paylaşım